Bahar geldi. Ağaçlar filizlenmeye, meyve ağaçları
çiçek açmaya başladı. Doğa, Türkiye’nin dört bir yanında uyanıyor. Yakında her
yer rengârenk olacak. Fotoğraf makinenizi kapın, bu güzelliği kaçırmayın.
SEÇİCİ JÜRİ
Saffet Emre Tonguç, Yazar-rehber
Mehmet Yaşin, Gezgin-gurme
Serkan Ocak, Hürriyet Seyahat Yayın Yönetmeni
Su Yücel, ressam-belgeselci
Serhan Yedig, gazeteci
Ersin Demirel, yürüyüş rotaları uzmanı-doğa fotoğrafçısı
Yıldırım Güngör, akademisyen ve doğa fotoğrafçısı
Mutlu Tönbekici, gazeteci
Faruk Akbaş, fotoğraf turları rehberi
Yücel Sönmez, gazeteci
1- İSTANBUL BOĞAZI
BİR EFLATUN SEVDA
BİR EFLATUN SEVDA
Bizanslı’lar Boğaz’ı ‘Dünyanın kolyesi’ olarak
tanımlamış. İstanbul’un büyülü güzelliğini tek kelimeyle ifade etmek
gerektiğinde akla ilk Boğaz gelir, ardından da erguvan. Eskiden Boğaz’ın tüm
çevresini sararmış bu eflatun gerdanlık. Bugün betonun kemirmesiyle azalmış.
Boğaz’da erguvan şölenini en güzel Gülhane, Yıldız ve Bebek’teki Türkân Sabancı
Parkı’nda görebilirsiniz. Bunun dışında Aşiyan, Emirgân Parkı, Çamlıca Tepesi,
Kuzguncuk’taki Fethi Ahmet Paşa Korusu da doğru adresler. Anadolu yakasının en
yeşil yerlerinden biri Mihrabad Korusu, Hıdiv Kasrı ve Yuşa Tepesi yüzyılların
sevdasına selam göndereceğiniz yerler arasında.
2- ABANT GÖLÜ
NAZLI NİLÜFERLER DİYARI
NAZLI NİLÜFERLER DİYARI
Bazı mekânlar var, dört mevsim ayrı bir güzelliğe
bürünür. Yılın hangi ayında olursanız olun, bu klasik rotalardan
vazgeçemezsiniz. Gezginlerin idolü Abant Gölü de ilkbahar aylarında bambaşka
bir hale döner. Kış uykusundan yeni uyanan Abant, baharla birlikte
yeşilleniyor. Beyaz kar örtüsü, yerini, yemyeşil çimenlere ve kır çiçeklerine
bırakıyor. Yüzeyinde nazlı nazlı nilüferler salınıyor ve etraftaki dağların
silueti yansıyor sularda.
3- YEDİGÖLLER
240 ÇEŞİT ÇİÇEK
240 ÇEŞİT ÇİÇEK
Sonbaharda kuruyan yaprakların sarı fon oluşturduğu bu
göller diyarı, baharla birlikte yemyeşil bir renk cümbüşüne bürünüyor. 240
çeşit bitki türünün bir anda çiçeklendiğini düşünün. Süzülen ışık huzmelerinin
yarattığı görsellik, mavi göllerle birleşince ortaya tanımsız bir tablo
çıkıyor. Göllerin etrafında yürürken, ağaçlardan düşen yaprakların hışırtısı ve
derelerin şırıltısı dışında sonsuz bir dinginlikle karşılaşacaksınız.
İznik Gölü’nün kenarında akşam saatlerinde güneşin
batışını izlemek her mevsimde ayrı bir zevk. Ancak gölün asıl güzelliği
ilkbaharda ortaya çıkıyor. Meyve bahçeleri, özellikle elma ve şeftali ağaçları
baharın ilk günlerinde adeta bir renk cümbüşüne döner. Gölün etrafı yukarıdan
bakınca sanki karla kaplıymış izlenimini verir. Bembeyaz ve kırmızı renkli
şeftali ve elma ağaçları tüm coğrafyayı kaplar.
Sahara Milli Parkı içinde yer alıyor. Toprak kayması
sonucunda oluşmuş saklı bir cennet. Baharda göl kenarındaki açan çiçeklerin her
biri başka bir güzelliğe bürünür. Göl kıyısının hemen yanındaki ormansa farklı
bir bahar görüntüsü verir. Ağaç diplerindeki mantarlar farklı renkler sunar. Şavşat’a
45 kilometre uzakta Karagöl aslında kış hariç her mevsimde ilkbaharı yaşar.
Yüksekte olduğu için eriyen karların altından sürekli yeni çiçekler çıkar ve üç
mevsimde bahar olur burada. Arka taraftaki yüksek dağlarsa manzaranın
tamamlayıcısı olur. Karagöl Pansiyon’da kalarak hem göl havasını koklar hem de muhteşem manzara
eşliğinde uyuyabilirsiniz. Ayrıca Artvin’in geleneksel yemeklerini de
tadabilirsiniz.
Antalya sahilleri mart sonundan nisan ortasına mis
gibi narenciye çiçeği kokar. Teke Yarımadası’nın ucundaki ilçelerde bahçeler
hızla yerlerini yazlıklara bıraksa da Finike hâlâ geniş portakal bahçelerine
sahip. Zirveleri 1000 metreyi aşan Tocak ve Alacadağ arasındaki Turunçova baş
döndürücü kokuların merkezi. Akçay’ın marina yakınında denize döküldüğü
noktadan yaklaşık 500 metre kuzeydoğuya yürüdüğünüzde bahçeler başlar. Akçay’ın
iki kıyısında, Sahilkent’e kadar devam eder. Ihlamur, iğde çiçekleri gibi benzersiz
bir kokudur portakalınki. Sebepsiz yere mutluluk verir. Bir zamanlar Likya
Uygarlığı’nın yükseldiği topraklara yolunuz düşerse merkeze 9 km uzaklıktaki
başkentleri Limyra’ya, Elmalı yolundaki Arykanda’ya uğramanızı öneririz....
Bitlis’teki Nemrut Dağı ile Adıyaman’daki Nemrut Dağı
hep karıştırılır. Birçok kişi Bitlis Nemrut’unu bilmez bile. Halbuki
Türkiye’nin en ilginç ve en az bilinen yerlerinden biridir Nemrut Krateri. En
son 1440’ta patlamış bir volkanik dağ. Dağ çökmüş ve krater çanağı içinde beş
ayrı göl oluşmuş. Büyük göl yarım ay şeklinde ve soğuk. Hemen yanındaki küçük
göl ise kışın 40 derece, yazın ise 60 dereceye kadar çıkan sıcak bir göl. Bahar
aylarında akıllara seza bir çiçek cümbüşü vuku buluyor. Milyonlarca çiçek,
binlerce renkte bir halı oluşturuyor... Duydum ki artık gelen giden daha
çokmuş. Hatta turistik bir tesis kurma planı bile varmış.
Bartın ve Kastamonu il sınırları içinde yer alan Küre
Dağları Milli Parkı, ormanlarının güzelliği, doğal yapısı ve canlı
çeşitliliğiyle dünya üzerindeki en önemli 100 (Orman Sıcak Noktası) orman
arasında yer alıyor. Bölge aynı zamanda karstik yapısı nedeniyle kanyonlar (Valla
Kanyonu), mağaralar, vadiler ve derin geçişler açsından Türkiye’nin en zengin
yerlerinden. Bitki çeşitliliği açısından da olağanüstü bir zenginliğe sahip
olan Küre Dağları baharda büründüğü masalsı güzelliği envai çeşit çiçekle
süslüyor. Bu nedenle barındırdığı 157 endemik bitki türü ve bunlar içinde nesli
tehlike altında olan 59 bitki taksonu ile önemli ekolojik alan. Önemli not:
Baharda birçok canlıyı da görmeniz kuvvetle muhtemel. Ancak ayılarla ani
karşılaşmaların tehlikeli olabileceği de aklınızda olsun.
Baştan söylemekte fayda var. Benim de planım bu yıl
bahara Ovacık’ta merhaba demek. Bir tarafınızda başı karlı Munzur Dağları ve
onun eteğinde yer alan, rengârenk çiçeklerle bezenmiş genişçe yemyeşil bir ova
hayal edin. Bunun üstüne ışığı, kuşları, kelebekleri, sıcakkanlı, neşeli
insanları koyun. Burası Ovacık... Bütün bu güzelliklerin sebebi Munzur Nehri.
“Su boşa akıyor, Su akar Türk bakar” diyenlere inat bir nehrin akarken etrafına
damla damla nasıl hayat verdiğini, ovayı nasıl renklendirdiğini görmek
istiyorsanız adresiniz tam da burası. Munzur Dağları’nın eteğinde bembeyaz bir
şekilde fışkıran nehir ve içinden geçtiği ova baharda aklınızı başınızdan
almaya aday yerlerin başında yer alıyor.
Türkiye’deki orkide türlerinin yarısı (70) Muğla’da.
Bu günlerden itibaren Göcek çevresinde yapacağınız yolculukta nadir orkide
türlerini görebilirsiniz. Beldenin kuzeye giden köy yollarına sapın, ormanlık
arazileri, sulu ve çayırlık alanları dikkatlice izleyin. Orkide tutkunları
dünyanın dört bir yanında orkide için bu coğrafyaya geliyor. Köklerinin salep
ve dondurma yapımında kullanılması, her yıl milyonlarca kök orkidenin sökülmesine
ve ne yazık ki hızla yok olmasına neden oluyor.
Kaynak : Hürriyet Gazetesi (08.03.2015)